Normal
koşullar altında kişinin seksüel dürtüsü tabi ile normaldir, Şayet bir dış
etken ya da düşünce ile şekillendirilmemişse daha evvel hiç seksüel birleşme
kurmamış ya da seksüel yaklaşımı olmamış şahıs günü geldiğinde bir bebeğin
yürümesi benzeri sıhhatli bir biçimde cinselliğini yaşar, bu gerek kadın gerek
erkek amacı ile böyledir. Muvaffakiyetli ile doyurucu bir cinsellik yaşanır.
Vajina ile penis tam olarak birbirlerini bulmak ile iç içe geçmek üzere
kodlanmıştır. Mesela uçak kazası sonrası ıssız bir adaya çeşitli aralıklarda
bir kız çocuğu ile erkek çocuğu düştü ile orada büyüdüler varsayalım, farklı
hiç bir kişinin imha, yalnızca hayvanların seksüel yaşantılarını görebildiler,
onlar büyüdüklerinde tabi bir süreçte cinsellik yaşayacaklardır beklide
hepimizden daha yararlı ile doyurucu bir biçimde. Kişinin naturel dürtülerinden
bir tanesi bulunan seksüel arzu, normal koşullarda, bir uyarıcıyla
karşılaştığında kendi kendine meydana çıkar ile herhangi bir engele takılmadığı
durumda orgazmla sonuçlanır.
Tabi
ile sıhhatli bir cinsellik şahısın hiç bir iç yasaklanma duymaksızın seksüel
heyecana kendisini bırakabilme yetisidir. Doğa fazla duyarlı bir sistemdir,
duygusal yapımız bu sistemin en duyarlı noktalarından bir tanesidir ile
sıhhatli yetişmemiş bireylerde diğerlerine göre daha da basit bozulabilir.
Cinsellik naturel bir içgüdüdür ama yaşadığımız toplumsal hayatta kimi ruhsal
koşulları - şartları bulunmaktadır. Bu koşullar oluşmadığında en naturel ile
çekici uyarılar dahi seksüel arzu oluşturmayacak ile hatta bulunanlar dahi
kaybolacaktır. Bunların azlığı, kişinin bedeninde, seksüel birleşme amacı ile
lüzumlu bulunan fiziksel dönüşümlerin gerçekleşmesini önleyecektir. Gene toplumsal
yapılanma içeriğinde başlıca dürtülerimize müdahale eden, bunları düzenleyen,
kontrol eden ikincil dürtülerimiz bulunmaktadır.
Gene
normal şartlarda bu ikincil dürtülerimiz hayat içeriğinde şekillenerek doğru
cinsellik yaşamamızı sağlar. Yani yere, zamana, şahısa, kanuna, kurallara
elverişli biçimde. Şayet bu dürtüler doğru biçimde şekillenmediyse yanlış
şekillenir. Bu yanlışlık toplumsal yaşamda tabi cinselliğin bir takım yanlış
kurallara göre bastırılmış olmasından kaynaklanmakta ile kişinin haz duyma kapasitesini
sınırlamaktadır. Bu ikincil dürtülerin en yararlı örneği " korku "
dur. Cinsel korkuyla ile seksüel birleşme birbirine ters düşer. Ani bir korku kişinin
vücudunda adrenalin salgılanmasına yol açar. Bu madde, insana muhtara karşı
koyabilmesi amacı ile vacip bulunan enerjiyi sağlar ama seksüel arzuyu de
söndürür. Normal korku ; Her canlı, birey olarak varlığını tehdit eden ya da
tehdit riski taşıyan varlık ile durumlardan içgüdüsel olarak kaçınır.
Kişinin
bilincinde bu kaçınma, korku olarak algılanmaktadır. Korku bu haliyle, bireyin
varlığını, yaşamını sürdürmesine hizmet eden savunma sistemlerinin bir ön -
uyarı mekanizmasıdır ile yaşamın sürdürülebilmesi amacı ile gerekir. Korkuların
sınırları bulunmaktadır bu sınırlar geçilirse her şey tepe taklak olur.
Korkunun, " kontrolden çıkması ", yaşamın sürdürülmesi amacıyla
lüzumlu bulunan bir ön - uyarı sistemiyle uyum sağlanamaması anlamındadır.
Şahıs, o korkunun, onu kaçınmaya zorladığı durumlardan kaçınmayı sağlayamaz ya
da bu kaçınma, onu duygusal olarak rahatlatmaz.
Tekrar
endişe ile korku içindedir ile bu anksiyete onun günlük yaşamını istediği
tarzda sürdürmesine olanak vermez.
Onun,
sanki kendi sayılmazsa işleyen bir mekanizma benzeri, kendi istencine hükmeden
bir dış güç benzeri işlev görür. Bu haliyle, yaşama hizmet eden korku, yaşama
karşı bulunan fobiye dönüşür. Nereden gelirse gelsin, kaynağı ne olursa olsun,
fazla korku, şiddetli sorun ile kaygı duyguları, insanları seksüel uyarılara
karşı genel olarak duyarsızlaştırır.
Çocukluk
senelerinde ya da ergenlik zamanında herhangi bir nedenden dolayı karşı cinse
karşı korku beslemiş bir şahıs seksüel yaşamında büyük bir olasılıkla
muvaffakiyetli olamayacaktır. Her canlı, birey olarak varlığını tehdit eden ya
da tehdit riski taşıyan varlık ile durumlardan içgüdüsel olarak kaçınır.
Kişinin bilincinde bu kaçınma, korku olarak algılanmaktadır. Korku bu haliyle,
bireyin varlığını, yaşamını sürdürmesine hizmet eden savunma sistemlerinin bir
ön - uyarı mekanizmasıdır ile yaşamın sürdürülebilmesi amacı ile gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder