5 Eylül 2013 Perşembe

Cinsel Korkular



Normal koşullar altında kişinin seksüel dürtüsü tabi ile normaldir, Şayet bir dış etken ya da düşünce ile şekillendirilmemişse daha evvel hiç seksüel birleşme kurmamış ya da seksüel yaklaşımı olmamış şahıs günü geldiğinde bir bebeğin yürümesi benzeri sıhhatli bir biçimde cinselliğini yaşar, bu gerek kadın gerek erkek amacı ile böyledir. Muvaffakiyetli ile doyurucu bir cinsellik yaşanır. Vajina ile penis tam olarak birbirlerini bulmak ile iç içe geçmek üzere kodlanmıştır. Mesela uçak kazası sonrası ıssız bir adaya çeşitli aralıklarda bir kız çocuğu ile erkek çocuğu düştü ile orada büyüdüler varsayalım, farklı hiç bir kişinin imha, yalnızca hayvanların seksüel yaşantılarını görebildiler, onlar büyüdüklerinde tabi bir süreçte cinsellik yaşayacaklardır beklide hepimizden daha yararlı ile doyurucu bir biçimde. Kişinin naturel dürtülerinden bir tanesi bulunan seksüel arzu, normal koşullarda, bir uyarıcıyla karşılaştığında kendi kendine meydana çıkar ile herhangi bir engele takılmadığı durumda orgazmla sonuçlanır.

Tabi ile sıhhatli bir cinsellik şahısın hiç bir iç yasaklanma duymaksızın seksüel heyecana kendisini bırakabilme yetisidir. Doğa fazla duyarlı bir sistemdir, duygusal yapımız bu sistemin en duyarlı noktalarından bir tanesidir ile sıhhatli yetişmemiş bireylerde diğerlerine göre daha da basit bozulabilir. Cinsellik naturel bir içgüdüdür ama yaşadığımız toplumsal hayatta kimi ruhsal koşulları - şartları bulunmaktadır. Bu koşullar oluşmadığında en naturel ile çekici uyarılar dahi seksüel arzu oluşturmayacak ile hatta bulunanlar dahi kaybolacaktır. Bunların azlığı, kişinin bedeninde, seksüel birleşme amacı ile lüzumlu bulunan fiziksel dönüşümlerin gerçekleşmesini önleyecektir. Gene toplumsal yapılanma içeriğinde başlıca dürtülerimize müdahale eden, bunları düzenleyen, kontrol eden ikincil dürtülerimiz bulunmaktadır.

Gene normal şartlarda bu ikincil dürtülerimiz hayat içeriğinde şekillenerek doğru cinsellik yaşamamızı sağlar. Yani yere, zamana, şahısa, kanuna, kurallara elverişli biçimde. Şayet bu dürtüler doğru biçimde şekillenmediyse yanlış şekillenir. Bu yanlışlık toplumsal yaşamda tabi cinselliğin bir takım yanlış kurallara göre bastırılmış olmasından kaynaklanmakta ile kişinin haz duyma kapasitesini sınırlamaktadır. Bu ikincil dürtülerin en yararlı örneği " korku " dur. Cinsel korkuyla ile seksüel birleşme birbirine ters düşer. Ani bir korku kişinin vücudunda adrenalin salgılanmasına yol açar. Bu madde, insana muhtara karşı koyabilmesi amacı ile vacip bulunan enerjiyi sağlar ama seksüel arzuyu de söndürür. Normal korku ; Her canlı, birey olarak varlığını tehdit eden ya da tehdit riski taşıyan varlık ile durumlardan içgüdüsel olarak kaçınır.

Kişinin bilincinde bu kaçınma, korku olarak algılanmaktadır. Korku bu haliyle, bireyin varlığını, yaşamını sürdürmesine hizmet eden savunma sistemlerinin bir ön - uyarı mekanizmasıdır ile yaşamın sürdürülebilmesi amacı ile gerekir. Korkuların sınırları bulunmaktadır bu sınırlar geçilirse her şey tepe taklak olur. Korkunun, " kontrolden çıkması ", yaşamın sürdürülmesi amacıyla lüzumlu bulunan bir ön - uyarı sistemiyle uyum sağlanamaması anlamındadır. Şahıs, o korkunun, onu kaçınmaya zorladığı durumlardan kaçınmayı sağlayamaz ya da bu kaçınma, onu duygusal olarak rahatlatmaz.
Tekrar endişe ile korku içindedir ile bu anksiyete onun günlük yaşamını istediği tarzda sürdürmesine olanak vermez.

Onun, sanki kendi sayılmazsa işleyen bir mekanizma benzeri, kendi istencine hükmeden bir dış güç benzeri işlev görür. Bu haliyle, yaşama hizmet eden korku, yaşama karşı bulunan fobiye dönüşür. Nereden gelirse gelsin, kaynağı ne olursa olsun, fazla korku, şiddetli sorun ile kaygı duyguları, insanları seksüel uyarılara karşı genel olarak duyarsızlaştırır.


Çocukluk senelerinde ya da ergenlik zamanında herhangi bir nedenden dolayı karşı cinse karşı korku beslemiş bir şahıs seksüel yaşamında büyük bir olasılıkla muvaffakiyetli olamayacaktır. Her canlı, birey olarak varlığını tehdit eden ya da tehdit riski taşıyan varlık ile durumlardan içgüdüsel olarak kaçınır. Kişinin bilincinde bu kaçınma, korku olarak algılanmaktadır. Korku bu haliyle, bireyin varlığını, yaşamını sürdürmesine hizmet eden savunma sistemlerinin bir ön - uyarı mekanizmasıdır ile yaşamın sürdürülebilmesi amacı ile gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder